Seyahat ve Medenilik 09.06.2021
Süleyman Çelebi  /  Çeşni
 

Seyahat, gezi, başka mekanları çeşitli nedenlerle görmek için ziyarete etmektir kısaca. Ancak genellikle toplumumuzda bu kültür etkin değildir. Kendi şehrimizdeki çok önemli tarihi ve turistik mekanları bile nadir insanımız incelemiş ve bilmektedir. Çevremizdeki bu önemli mekanları ailece görmek, incelemek, yeni nesillerimize tarihi birikimlerimizi aktarmak, oradan alacağımız ibretleri kavramak medeniyetimizin devamı için de elzemdir.

Bir haftalığına sekiz arkadaşımızla Güney Doğu Anadolu Bölgemize yaptığımız bir gezi turumuz oldu. Burada beni etkileyen hususları dile getirerek yorumlamanın bize belki değişik bir ışık tutabileceğine kaniyim.

Öncelikle duymak, okumak, resim ve videolar izlemekle canlı görmenin çok farklı olduğunu belirtelim. Canlı görmek, insanın bütün duyularıyla ve duygularıyla olayı incelemesini sağlamaktadır. Ayrıca seyahat insanı bedenen yorsa da ruhsal açıdan dingin ve içimizdeki bütün meşgale ve stresleri de kenara itmemize vesile olmaktadır.

Gezdiğimiz GAP şehirlerimizde, ülkemizin ne kadar güzel, özel ve önemli şehirleri olduğunu görmenin yanında bu şehirlerimizde ne kadar çok ve değişik medeniyetlerin yaşadığını da görerek, bu şehirlerimizin ehemmiyetini anlıyor insan. Düşmanlarımızın neden hala bu bölgelerdeki topraklarımıza göz diktiğini, terörize ederek bu bölgelerimizi parçala yut taktiği ile çalıştığını anlıyor insan.

Bütün bunların yanında burada ecdadımız tarihi eserlerinde ve halkında çok derin, nazik, ince ruhlu bir medeniyetin izlerini nakşettiğini görmekteyiz. Aslında batı medeniyetinin hakimiyetine iyice yöneldiğimiz bir zaman diliminde bu bölgelerimizdeki medeniliğin daha çok anlam kazandığını görmekteyiz. İnsanları saygılı, yardım sever, ikram etmeyi ticaret ve çıkarın önünde tutan, misafire yardımcı olmayı, kendinden önce ona ikram ve yardım etmeyi inancının parçası yapmış bir toplum var orada. Büyüğe saygı, çocuklarını küçük yaşta mesleğe, ahlaka, sanata alıştıran, o işin kültür ve yordamlarını öğreten bir kültür.

Şimdi düşünüyorum, Medine’ye göç eden Mekkeli Müslümanlar ve Peygamberimize evini açan, ev eşyalarını, arazisini, ticaretini bölüşerek ortak kullanan insanlar mı medeni, yoksa bugün sadece kendini düşünen, kendi için yaşayan, kendinden başkalarına ehemmiyet vermeyen, hatta başkalarını sömürerek, çeşitli hilelerle onların elindeki hak ve nimetleri talan eden Batı Medeniyeti mi daha medeni?

Doğu illerimizde hala Peygamber dönemindeki ahlakın izlerini ağırlıklı görmekteyiz. Bu illerdeki ahlaki ve cihanşümul izlerin batı illerimizdeki din ve ahlaktan uzaklaşmış, Avrupai çıkarcı ahlaka yönelmiş insanlarımızdan daha medeni olduklarını gördüm. Medenilik anne babasından hizmet alan evlat, anne babasını her türlü ihtiyacını sağlayan makine gibi gören gençlik, toplumda en rahat ve müreffeh kendisinin yaşaması gerektiğine inanan ve her davranışını bu mantıkla şekillendiren bir nesil ve toplum nasıl medeni olabilir?

Biz hayatımız boyu batının bu çürük sistemini eleştirip, bu medeniyetin tehlikelerini anlatıp onunla mücadele ederken, birden bu medeniyeti kucağımızda bulduk. Ve daha acı olanı bu medeniyeti büyüğüyle küçüğüyle benimsedik. Ahlakımız, zarafetimiz, paylaşım ve yardımlaşmamız elimizden gitti. Biz de ormandaki hayvanlar gibi güçlü olan zayıf üzerinde hakimiyet kurup hayatını idame ettirmektedir. Bu bölgelerden batıya göçen insanımız da batı illerimizdeki akıma kendini kaptırmış, nakavt olmuştur.

Bu farkı ancak bu bölgelerimizi dolaştığımızda açıkça görebilmekteyiz. Medeni olmak için de imkanlar ölçüsünde uzak veya yakınlarımızdaki tarihi ve turistik yerleri gezip görerek, görgümüzü artırmalı, medeniyet kıyaslamalarıyla güzel yönlerin alıcısı olmalıyız. Hatalarımızdan rücu edip, neslimizin eğitiminde bu güzellikleri yeniden ihya etmeliyiz diye düşünüyorum.

Kalın sağlıcakla.