Dede Dünden Biraz Anlatsana (2) 01.12.2021
Süleyman Çelebi  /  Çeşni
 

Gençler, bizim zamanımızda elektrik yoktu. Evimizde gaz yağı olurdu, onu petrollerden bidon veya şişelerle alırdık. Evin demirbaşıydı. Genellikle evde idare lambası denilen tenekeden yapılan ayarlı fitili olan lamba kullanırdık. Misafir geldiğinde şişeli lamba denilen cam fanusu olan lambalar kullanılırdı. İmece, cenaze ve düğün gibi kalabalık toplantılarda lüksler olurdu zenginlerin evinde. Emanet alıp kullanırdık. Fitili çok hassastı, çarpmalarda fitili kırılıp düşerdi, yenisi yoksa karanlıkta kalırdınız.

Bu lükslerin pompası vardı, hava basıncıyla çalışırlardı. Ev dışındaki ulaşımlarımızda el feneri zenginlerde olurdu. Ama genellikle etrafı camla çevrili tenekeden imal edilmiş fenerlerimiz vardı. Ahıra, ev dışındaki tuvaletlere, komşuya, camiye bununla gidilirdi.

Evimize misafir geldiğinde güzel lambalar kullanılır, güzel sohbetler, fıkralar, asker ve gurbet anıları anlatırdı büyüklerimiz. Battal Gazi ve Muhammediye kitaplarından şiirler okunurdu Osmanlıca. Biz de hararetle dinlerdik. Ormandan toplanan ıhlamur çaylarından çay demlenirdi. Şeker evde olsa da ilaç olarak zorunlu durumlarda ve misafir geldiğinde kullanılırdı. Bayramlarda baklava yapılırsa orada kullanılırdı.

O zaman köyde birkaç evde dikiş makinası ve ütü bulunurdu. Ütülerimizi kömürle ısıtırdık, Dikiş makineleri önemliydi. Çünkü parça kumaşlardan elbise dikmek daha ucuza gelirdi. O zamanlar modayı kimse bilmezdi. Basmadan bir kumaş varsa basit bir şekilde don, entari, mintan gibi elbiseler dikilirdi. Bu dikişi de her babayiğit yapamazdı. Erkek ve yetişkinlerden parası olanlar çarşıda terzide özel takım elbiseler diktirirdi. Yırtılan elbiseler atılmaz, yama yapılıp iyice yıpranana kadar kullanılır. Sonra bu eski elbiseler yamalık olarak kesilir ve yırtılan elbiselere yeniden dikilirdi. Dikilen bu elbiseler iyice yıpranana kadar kullanılırdı.

Hazır ekmek çarşıda çıkardı, ama o ekmeği galiba zenginler alabilirdi. Biz değirmende öğüttüğümüz buğday veya mısır unundan evde plakide ekmek pişirirdik. Bazı evlerde fırınlı soba olurdu, onlar bu sobada tepside ekmek pişirirdi. Bazı köylerde mahalle fırını olurdu, orada nöbetleşe ekmek pişirilirdi. Ekmekler fırından çıkarılırken çok nefis kokuları vardı. Bazen fırını yakan kadınlar bir ekmeği böler çocuklara, oradaki kedi, köpeklere verir ve sevindirirdi.

Çamaşırlarımızı evde leğende el ile yıkardık. Bazen tokaç denilen bir tokmakla çamaşırlar tokaçlanırdı, ayakla altında çiğnenerek yıkanırdı. Hatta bazı köylerde hamam olurdu, orada kadınlar günü ve erkekler günü olurdu.  O günlerde hamam ihtiyacı olanlar orayı kullanırdı. Kadın günlerinde kadınlar hamamda çamaşır da yıkarlardı. Çamaşır makinalarını kimse bilmezdi, sonra üstten sıkmalı merdaneli çamaşır makinaları çıkmıştı. Kadınlarımız çok rahatlamıştı, ama b makinaları işçi kadınlar değil, zengin çalışmayan bayanlar alabiliyordu. (Devamı gelecek yazımızda)