Kazanma ve harcama ayarlarımızı yenilemek 29.06.2022
Süleyman Çelebi  /  Çeşni
 

İnsanlardan kendini içinde bulduğu nimetlerin farkında olanı çok azdır. Her zaman daha iyisine ulaşmak, mevcudu beğenmemek, azımsamak alışkanlığı çok tahrip edici bir alışkanlıktır. Bu şükürsüzlüğü ve israfı sürekli tetikleyip, daima bolca harcamaya teşvik eder. Bu yazımızda sosyal medyada okuduğum bir yazının ana fikri üzerinde durmak istiyorum. 

Nijerya’ya giden bir gezgin oradaki harcama ve israf ve iktisat kültürünü şöyle anlatıyor.

 "Yarım litre su ile nasıl abdest alınırmış orada öğrendim. Evlerinin içerisi kum, çatıları ottan yapılmış çadır, fakat sabah namazı camileri gençler ile dolu.” 

Onlara dedim ki; "Bize dua edin, biz sizden çok daha kötü durumdayız; Halimiz öyle perişan ki, perişanlığımızın bile farkında değiliz. Ağır bir hastalığa yakalandık. Yediden yetmişe hepimiz kurtulamadığımız israf hastalığına tutulmuşuz." 

Kendimize sorsak, Allah kimleri sevmez? Herkes farklı cevap verir ama en çok alınacak cevap “İSRAF EDENLERİ”  olacağını düşünüyorum.

Kur'an-ı elimize alıp bir israf ayetine baksak; sonra mutfağımızdaki eşyalardan, yiyeceklerden başlayıp, çocuklarımızın oyuncaklarından evinizin ne hale geldiğini bir düşünsek. 

Zamanımızda iman zaafı, israf ve savurganlık normal davranışlara dönüştü. Dolaplarımız elbiseleri almaz oldu; çarşıyı gezerken, gözümüze ilişen her şeyi alıp ‘Lazım olur’ diye yığdık dolaplarımıza.  

Geç yatanlar geceyi, geç kalkanlar gündüzü eritip yok ediyor. Oturduğu koltuğun sorumluluğunun farkında olmayanlar makamları israf ediyorlar.

"Anne ve babalığı bir evlat edinmek olarak görenler, çocuklarını israf ediyor. Kuran’ı yaşamayanlar vahyi israf ediyor.
Zenginliğe nasıl ulaştığının farkında olmayan zenginler, ya cimri veya kazancını israf eder.  
Sağlığının farkında olmayanlar, sıhhatini; Din ve ahlak eğitimi almayan gençler, gençliğini israf ediyor.

Allah’ın nasip ettiği ilmiyle amil olmayanlar ilmi israf ederler. Her bulduğu ortamda bilip bilmeden her konuda fikir yürüten konuşma müsrifleri var. İslam ahlakını öğrenmiş ama hayatına uğratmamış olan ahlak israfçıları... Örnekler artırılabilir, ama sonuçta İsrafı öğrenmeden İslam’ı nasıl anlayabiliriz?

 

 "Ey Ademoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyinerek gidin; yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez." (A'raf , 31) 

Şöyle bir hikaye vardır. Bu hikaye aslında bizim şu yaşadığımız dönemdeki şuurumuza, inancımıza, amelimize yapılan saldırıları ve bu saldırılardan kurtulma çabalarına güzel bir örnek olabilir.

Bir gün, çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Çiftçi ne yapacağını şaşırır, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. 

Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.  

Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.  

Bu toprak atışları sürerken, çiftçi kuyuya bakıp eşeğin akıbetini merak eder. Gözlerine inanamaz.  

Eşek, sırtına atılan her topraktan sonra silkelenir. Toprağı sırtından aşağıya düşürür ve toprağın üzerine çıkar.  

Komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır! 

Şimdi çevremizdeki olumsuzluklar hayatımızın üzerine atılan topraklardır. Her türlü yük ile kuyudan çıkmayı başaran eşeğin sırrı, bu yükü silkeleyip bir adım yükselmektir. Bu şekildeki gayretlerle davamızın ve idealimizin yükselmesini sağlayabiliriz. Kazandıklarımızın ve kaybettiklerimizin dengesini ancak böyle kurabiliriz.